Zifiri...




Siyahın zifirileşmiş, daha çok zifirileşmiş, itiraz ettikçe ihtirasla derinleşmiş düşüncemin  tarif edilmeyen bir noktaya erişmiş renginin  belli belirsiz olduğu bir tür boşluk bu  bende'ki! savrulup duruyordum zamanın içinde anı, anın içinde zamanı yakalamaya eylemi anlamalandırmak için giriştiğim bütün çabalar içine düştüğüm boşlukta zemin bulamıyordu. Üzerimden geçen gırtlakları patlarcasına geçen kargalar, ruhumun kenarından bön bön bakan baykuşlar. Avuçlarımdan korkup kaçan serçeler vardı bir tek tüyleri bileklerime yapışmıştı. Alerji tutmuştu bedenimi müzmin inatcı alerji anlaşılmamaktan beslenen kuduruk bir alerji doktor streskopu ciğerlerime orama burama dayadığından içinden ne duyuyorsun bana da söyle diyordum.
Boşluğun beni bu kadar sımsıkı saracağını hiç düşünmemiştim. Daha da zifiri olmuştu belleğim her şeyi önce zifiri'nin tonlarında düşünüyor sonra içine biraz şeker yada tuz katarak rengini açıyordum. İşte böyle bir gecede kendimle araya bir başka beni sokmadan saf olan halimle iki kadeh atıp masanın bacağını kırıyordum ben soruyor ben cevaplıyordum. Sonunda aval aval saşkın şaskın ruhuma bakıyordum sen diyordum ey ruh sen kime aitsin.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadıköy Yeldeğirmeninde Küflü kafenin, Küflü Müdürüne

Gölgelerin kalpleri...

Uçurtma...