Çorba



Sabah sersemliğinde otobüse bindim, tıka basa dolu olan otobüse ite kaka bir adımlık yere bütün dünyamı sığdırdım.

Saat 05.45 geceden kalan uykusuzluğumu , Yeni bir günün umuduna yamamak için hırslanıyordum. 

Otobüsteki kalabalığın nefesi uykumu daha ağırlaştırdı. Göz kapaklarımın ağırlığını hissediyordum.

Bir an bütün ailem geçiyordu gözümün önünden 

Evimiz bahçeli gecekonduydu, bakçedeki köpegimiz beyaz tüylü mavi gözlü yassı başlı Sibirya kurt kırmasıydı.

Onu kulübesinin önündeki mamasını yerken gördüğümde dünyalar benim  olurdu mama tasına odaklanir bakardım, dakikalarca..

Evimiz eski bir gecekondu ama hayallerimiz hep yeniydi ve sürekli yenileniyordu. Akşam oldumu bütün aile bir arada akşam yemeğini yer tabak çatal seslerinin verdiği mutluluğu hiç bir enstrüman hiç bir şef veremezdi

Bu benim mutluluğumdu. Bunu en güzel ben anlamlandırabilirdim.. 

Sabahın yoğun trafiğinin içinde işe geç kalacağımı anladım 

Çalıştığım yer eski bir fabrika binasının bahçesiydi  oradaki üc temizlik işcişinden biriydim.9 saatlik bir iş için  Maaşımız düşüktü doğrusu ama ne yapabilirsin...

Hayata tutunmak için bir çalı süpürgesine ne kadar yaslanabilirsin. 

İşe geç kaldıkça nefesim hızlanıyor kalbim çarpıyor. Bir yemekten sonra hesabı bekler gibi bir hale girmiştim.

Etrafımdaki yolcular bana seslendiğini duyuyordum..

İyimisiniz , bayım iyimisiniz 


Kafamı kaldırdım bana dönen gözleri görünce, ruhumun köseye sıkıştığını hissettim..

Onlara gülümseyerek iyiyim dedim..

Zihnimde süpürge sesleri , yerdeki izmarit görüntüleri , dallarından dökülmüs yapraklar beliriyordu.

Şef salimin tedirgin telaşlı ofisin içinde bir ileri bir geri dönmesini söylentilerinin otobüsün pencerelerinden girip kulağımın deliginden içeri girip yolunu kaybetmeyip beynimin en ücra köşesine kadar ilerlemesini beni işsiz kalma korkusunun içinde bir oyana bir buyana savuruyordu.. 

Bir ara kuşkuya o kadar kapılmışımkı otobüsün içinde ellerimi açıp dua ediyordum..

Tanrım ne olur arkadaşlar her yeri temizlemesin çöpleri alsınlar yaprakları toplasınlar ama izmaritleri ben süpüreyim yoksa işsiz kalırım ne olur tanrım diye dua ederken yanımda duran bir beyfendi seslendi 

Bir şeymi dediniz

Yok bayım dedim ne diyenilirimki ?
Gözlerini üzerime dikti baştan aşağı süzdü sonr asag bileğine taktığı şemsiyeyi sol bileğine geçirdi.oda kuşkulandı benden..

Kuşku bulaşıcı bir his galiba 

Şöfor seslendi fabrika kalmasın..

Otobüsten indim..

Fabrika binasına doğru koşarken zihnim hamur teknesi gibi düşüncelerimi çırpıyordu..

Bulanık bir zihinle fabrikanın kapısından içeri girdim. Beni gören şef salim. Kolunu yukarı kaldırıp saatine baktı.

Ne yalan söyleyim içimden
Saatine sokayım demek geçmedi değil..
Ama bunun bir iç güdü olduğunun farkına vardım.
Kusurabakmayın efendim. Dedim 

Hoş geldiniz Sermet bey dedi..ne zahmet ettiniz dedi..

Ah şu iç güdülerim..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadıköy Yeldeğirmeninde Küflü kafenin, Küflü Müdürüne

Gölgelerin kalpleri...

Uçurtma...