Muzaffer Günaltay

Emin , ağır adımlarla sahilde yürüyordu. Elinde kuş kafesi, içinde çok sevdiği muhabbet kuşu hüzün vardı , Emin gözünü bir an olsun ,kuşu hüzünden ayırmıyordu. İleride'ki banka oturacaktı.martılar çöp tenekesinin orda birikmişler ,kargalarla itiş dövüş yapıyorlar. Bir kaç metre ileri'den geçen sandalcı Ökkeş , bir yandan kürek çekiyor bir yandan kafasına şarabı dikliyor. Güneş en kavurucu anını sergiliyor , karşı tarafta suya dokunup kaçan leylekler , evlerin pencereleri açık , bakkal Mehmet ekmekleri rafa diziyor ,Fatih'in üst tarafında yine yangın var galiba , bacalı vapur birden kornası'nı çaldı . İçi dışı her tarafı is ,  sabun köpüğü gibi köpürüyor deniz ,sersemleşti martılar ,kargalar yorgun,  Emin banka oturdu, sonra kuşu hüzünü yanına koydu.  Kulağını kafese yaklaştırdı..  Emin : Ne diyorsun hüzün  Hüzün : hava bugün çok güzel degilmi ? Emin: evet iyi ki geldik.. Hüzün :  beni salmıyacakmısın ?

Size bugün Ömer lütfi akadın yönettigi senaryosunu safa önalın yazdığı vesikalı yarim filminden söz edeyim . Türk klasiklerinde önemli bir yeri olan unutulmazlar arasında yer alan filmde İzzet Günay halili Türkan Şoray Sabiha karakterini oynuyor. Halil bir gün eski İstanbul'da pavyonlardan birine gider ve orada konsomatris olarak çalışan Sabiha ya tutulur ikisi arasında başlayan aşk hikayesi sabihanın ,halilin evli olduğunu arkadaşı mujgandan duyması ile bozulur

Dünya edebiyatinin önemli yazarlarından  Virginia woolf un eşine mektubu  Leonard Woolf'a, 18 Mart 1941 " Sevgilim, yine çıldırmak üzere olduğumu hissediyorum. Yaşadığım o korkunç anlara geri dönemem artık. Ve ben bu kez iyileşemeyeceğim. Sesler duymaya başladım. Odaklanamıyorum. Bu yüzden yapılacak en iyi şey olarak gördüğüm şeyi yapıyorum. Sen bana olabilecek en büyük mutluluğu verdin. Benim için her şey oldun. Bu korkunç hastalık beni bulmadan önce birlikte bizim kadar mutlu olabilecek iki insan daha düşünemezdim. Artık savaşacak gücüm kalmadı. Hayatını mahvettiğimin farkındayım ve ben olmazsam, rahatça çalışabileceğini de biliyorum. Bunu sen de göreceksin. Görüyorsun ya, bunu düzgün yazmayı bile beceremiyorum. Söylemek istediğim şey şu ki, yaşadığım tüm mutluluğu sana borçluyum. Bana karşı daima sabırlı ve çok iyiydin. Demek istediğim, bunları herkes biliyor. Eğer biri beni kurtarabilseydi, o kişi sen olurdun. Artık benim için her şey bitti. Sadece sana bir iyi...

Doğanın sinirlarini hiç bir zaman asamayacagiz bunu sende biliyorsun ama inanmak istemiyorsun zayıfsan hep kaybedeceksin ,güclüysen hep kazancaksin ...yapay doğa hiç bir şeyi değiştirmeyecek sadece Zaman kazanma...

Ülkede sürekli medya diliyle kadınların haksızlıga uğradığı kadınların eşitsizliğe uğradığı vurgulanıyor, sanki erkeklerin hakları dört dötlükmüş gibi , ülkede erkeklere uygulana haksizliklar görmezden geliniyor.. mesela erkeğin ağır , uzun ve gece  çalışma kosullari erkeklerin iradelerinin elerinden alınmasına erkeklerin a sosyalleşmesi ne psikolojik bunalımlara girmelerine belli bir yaştan sonra iş bulma olanaksizliklarina intihara suruklenmelerine toplu taşıma araçlarında bir kadınla göz göze geldiğinde gelişmiş ülkelerde normal birşeyken ön yargilarla kuşatılmış ülkede erkeklerin sapik damgası yemesinin psikolojini anlatmak mümkün değil ancak empati kurularak anlasilabir bu bunalımli süreçte erkeklerin toplu taşıma araçlarında bu psikolojik baskıyı hergun yaşamaları ve bunun çirkin medya eliyle sürekli koruklenmesi erkek özgürlüğünün yok edilmeye çalışılması kasiltli manipülasyon ve algı yaratmaktan kaynaklanmaktadır toplumun sinir dokulariyla oynayarak kadın erkek eşitsizliği ...

Kapitalizmin sürdüğü her yerde her kurumda her coğrafyada sosyal eşitsizlik vardır. Çünkü kapitalizm esitsizlikten rekabetten beslenir   sosyal eşitsizligin oluşması için reklamlar oluşturularak hırs yaratılır, insanın her zaman üç yaşındaki çocuk  olan bilinç altı maalesef görsel işitsel ve yazınsal bilinç altı programlamaya yenilir. Bilinç altı denilen bu alana atılan hırs tohumu burada uzun zaman kuluçkalanır ve filizlenerek öne geçme çabası olarak kendini gösterir sokağa çıktığınızda kafanızı kaldırdığınızda sağa ve sola döndüğünüzde eşitsizligi giyimden kuşama metalden a metale sosyalden a soysale binbir çeşitiyle karşılaşan insan türü sosyal eşitliği kapatamiyacagini anlayarak yalnizlasir kendine yabancilasir belli bir zaman sonra bunu kader olarak kabullenmeye başlar halbuki kapitalizmin çizdiği bu rota insan türünün kaderi değil psikolojik yıkımıdır. Bazı devletler kapitalizmin vahşiligi karşısında psikolojisi yıkılmış bireyler istemez çünkü psikolojisi yıkılmış b...

Uzun zamandır izlemek istediğim fakat bir türlü izleyemedigim senaryosunu Nazlı Elif Durdu'nun yazdığı Zuhal filmini sonunda izledim filmin başından sonuna kadar gizemli bir kedi sesi sarıyor etrafınızı bu kedi sesine çeşitli anlamlar yükleniyor. Filmin başındaki  Zuhal karakterinin mastürbasyon sahnesi oldukça gerçekçi ama bu konuyla anlamsal bir bağ kuramadım açıkçası , filmin sonlarına doğru anlaşılan duvarın arkasında kalan kedimi yoksa insanın  ruhumu olduğuna pek karar veremedim ama genel itibariyle insanın ruhuna dokunan bir film bu filmle Zuhal karakterini oynayan Nihal yalçının en iyi kadın oyuncu ödülünü aldıgını unutmayalım..

Hüseyn Hasanzade Röportaj

Bir ülkede yaşayan bütün insanlar o ülkenin kültürünü benimseyen halklara ülkenin yaşam standartlarını zorlaştırmak yerine yaşam standartlarını kolaylaştırmak kaçınılmazdır. Geleceğin modern dünyasında etnik köken din dil ırk  ayrımı olması mümkün değildir teknoloji  bu orta çağ modernizmini yok edeceği gibi bir öngörüm her zaman vardır. İnsanın sıkılgan yapısı içinde bütün olumsuzluklar yok olup gidecektir. Dünya uluslarinda ben şu ırktanım ben bu dindenim demek belli bir zaman sonra hiç bir anlam ifade etmeyecektir . Ne dinlerin mezhepleri nede dillerin mezhepleri olmayacaktır teknolojik dil doğanın dilini mutlaka yenecektir şimdi orta modern bir dünyada anlamsız mezhep savaşları yaşıyor ırk çatışmaları kültür çatışmaları yaşıyoruz ama bunların hepsi modern mantıkta yok olup gidecektir gelecekten ileri modern bir teknoloji insanlıgı inşa edecektir.

Unutulmak nedir sence , bir fikrin varmı ? Hatırlanmamak mı, yok sayılmakmı yoksa zihinde eritilip kül edilmekmi ,belkide degersilestirmek ,degersilestirilmek , unutulmak kapı ardına bırakmakmı insanı yoksa kapıyı açmamak mı ,kapıyı duymamak mı ? ,zamanın ormanında ıssız yerde bırakılmakmı sence hangisi ,sessizliğin içine hapsetmekmi kendini? bir şeyleri hatırladığında bir şeyleride unutmuş oluyorsun belkide ..belkide öyle değil ,belkide unuttuldugunda hatırlanmıs oluyorsun , hatirlamayı ,hatırlamak nasıl bir şey unutmadığını hatırlarmı insan ,hatırladığını unutabilirmi ?

 Seçim yaklaştıkça siyaset heyecan verici oluyor her gecen gün nabız artıyor...tartışmaların dozları bir artıyor bir azalıyor renkli sahneler aslında insan tartışabilmeli yeri geldiğinde ama barışabilmeli' de aynı zamanda aldırış etmeyin radikal söylemlere falan , ne seçimler görmüş bu ülke demokratik bir seçim yapmayı basaramiyacakmi tabiki başaracak artık ırkçılik  işgalcilik ihtilalcilik  tarih oluyor  tarihte bir fotograf olarak yerini alacak  modern dünyada dayatma kültürü olmayacak  herşeyin doğası modenligin içinde eriyip yok olup gidecek modernin en güzel elbisesi  özgürlük,  artık  özgürlük elbisesini üstüne giyebilen  dans edebilecek.. zamanla..

Sizlere bugün kuzu ( Lamb ) filminden söz etmek istiyorum. Açıkçası film beni etkiledi herkes için aynı değil tabiki yorumlara baktığımda beğenmeyenler olduğu kadar beğenenlerde var genetik yaratılışın var olma çabasına vurgu yapan film yarı insan yarı hayvan olarak dünyaya gelen bir bebeğin hayatta varoluş çabasını anlatmaktadır. İnsan türü tarafından büyütülen bu yeni insan türünün başına gelenler anlatılmaktadır...

Bu yıl Çağdaş yaşamı destekleme derneği tarafından 17. Düzenlenen Çagdaş Yaşam Cumhuriyet ödülü , Türk felsefeci ioanna kuçuradi ye verildi. ÇYDD Başkanı Prof.Dr. Aysel Yükselin konuşması sonrası ödül törenine video konferans ile baglanan ioanna kuçuradi şunları söyledi : Değer bilgisinin ve insan haklarının ,ülkede belirleyici olabilmesini sağlamaya çalıştıgını ,laikliğin de insan haklarınin belirleyicisi olduğunu söyledi .  Daha öncede felsefe dalında Goethe ödülünü alan 86 yaşındaki insan hakları savunucusu İoanna Kuçuradi ayakta alkışlandı..

Yazhar.com köşe yazılarım

Kaligraf ,hat ve Ebru sanatçısı Hadiye Kaya o bir emekçi kadın , hayat mucadesinden yaşamı boyunca hiç kopmamış ,küçük bir metre karelik masasında yıllarca kaligraf ve hat yazarak insanların gönülleri hoş tutmak için karşı tarafın gülümsemesi icin yıllardır hizmet vermektedir.  Bu meslek tarihin dokularindan gelen gelen bir meslektir bu mesleğin olması için devam etmesi için sabit bir yerin olması bu işin olmassa olmazidir ,mesleğine aşık olan Hadiye hanım yıllardır bu işin mücadelesini vermiş kimi zaman tezgahı kaldırılmış kimi zaman ise konulmuş ama o hiç suratini aşmamış umudunu kaybetmemiş pes etmemis  her seferinde iyi niyetli insanların sayesinde mesleğini  sürdürecek bir köse bulmustur kaligraf Hadiye hanım merhum hattat kaligraf  Mustafa mukaddder Erol'un yetiştirdiği ender öğrencilerden biridir ondan aldığı bu sanatı bütün olumsuzluklara rağmen devam ettirmektedir .Hadiye hanım ramazan ayında Eyüp sultanda Ferhat paşa türbesinin karşısında sanatına devam etm...

Hakime' de Hukuk dersi verilmez ama ! Komedi filmi gibisin be kardeşim hukuk sizin mi elinizde ? ABD nin Florida eyaletinde bir mahkemede ilginç bir yargılama yaşandı... ABD li Hakim ,18 yaşındaki genç bir kızı uyuşturucu bulundurduğu suçlaması ile yargılıyordu .  Hakim kızın mahkemedeki haline bakarak gülmemesini ciddi olmasını istedi kız komik hareketlerine devam edince Hakim kıza 5000 dolar para cezası verdi. Kız hakimin verdiği cezaya şaşırıp. Hakime İspanyolca Adios ( Hoşçakal ) deyince hakim bunu hakaret olarak algıladı ve genç kıza bu sefer 10000 dolar ceza kesti , kız bu sefer cezayı duyunca arkasını dönüp salondan çılmak için kapıya yöneldi kapıya giderken siktir git dedi , bu sefer hakim kızı tekrar çağırıp siktir gitmi dedin dedi. Kızda evet dedi ve özür dilemiyorum deyince hakim daha da sinirlenip kıza 30 gün hapis verdi..  Hakime Hukuk felsefesi dersi... 1. Uyuşturucudan yargıladıgın insana mahkemede ciddiyetsiz gülüyor diye ceza veremessin o zaman sen...

Daha çocukluktan başlar , kurallar hep bize iyi insan olmanın yollarını söylemeye çalışır birileri evde ailemiz okulda öğretmen sokakta çevre hep iyi insan nasıl olur bunu öğretmeye çalışırlar , ve bunu korku mekanizmasını kullanarak yaparlar evde anne baba yavrum oku bak yoksa ezilirsin diyerek bir yarısın içine iterler okulda öğretmen  daha ilk okuldan üniversiteye  nasıl olmamız gerektiği konusunda sürekli bir dizi seminer düzenlerler ve okumanın bir yarış oldugunu hep birilerinin kazanırken birilerinin  kaybettiğini anlatırlar bize... Okumak gerçekten geliştiriyormu insanı bu başlı başına bir araştırma konusu bizim gelişimden bekledigimiz nedir acaba daha küçüklükten korku mekanizmasi işler bizim için ve sorgulama eleştirme yeteneğimizi yavaş yavas kaybederiz oysa insanın doğuştan sorgulama ve eleştirme yeteneği vardır bu iki yetenek elimizden alındiginda tıpkı bir rabot gibi itaatkar doğru ve yanlışı ayırt edemeyecek niteliğe bürünürüz...eğitim neden gelişmiyor sorus...