Muzaffer Günaltay

İnsanlar doğduğu büyüdüğü ülkenin kültürüne ve ekonomisine yabancılaşmaya başlarlar sonrasında beyin göçü başlar , beyin göçleri bir ülke nin geleceği için kansere yakalanma biçimi gibidir.beyin göçü devam eden ülkelerin eğitim seviyesi hızla düşmeye sorgulama eleştirme mantık kavramı zayıflamaya başlar bu durumlarda ülkenin tıpkı bir biyolojik beden gibi hastalanmasına ve sonunda yok olmasına neden olur...beyin göçlerinin azalması ise o ülkenin kültürünün ve ekonomisinin halklarca özümsenmedir. İyilesmesidir. 

Zihnin yolculuğu, MÖ si dönemlerden filozofar hemen hemen her konu hakkında görüş bildirmeye çalışmış bu görüşlerin bazıları anlaşılmış bazıları anlaşılmamış. İlk çağ filozoflarıki ben onlara ilk çag sosyologlarıda diyorum. Çünkü onlar Bireysel çalışmalarını toplumsala iterek modern dedikleri günümüzü aslında ilk çağ zihniyetinden pek farklı olmadığını gördüğümüz şu zamanlar için insanlara ışık tutmaya çalışmışlar, ışık değil hatta meşale tutmaya çalışmışlar..neden ilk çağ zihniyeti değişmedi düşüncesinin yanıtı; insanlar ilk çağlarda taştan sopadan silah aleti demirden kılıç gibi şeyler yaparak güçlüden  kendini koruma iç güdüsü ile silahlar icat etmiştir. Günümüzdede bu ilkel anlayış devam etmekle birlikte ilkelliği teknoloji içinde gizleyerek kendini koruma iç güdüsü ile birlikte yine devasa savaş aletleri icat ederek. Savaş denilen barbarlığı devam ettirmisler ve ettiriyorlardır. Bu arada binlerce yıl insan hakları masalları okunmuş hak hukuk masalları okunmuş ama gelinen son n...

Her şeyi , tek bir noktanın, ve onun gölgesinin içine gizliyebilirim. Kendimi bile. Muzaffer Günaltay 

Genel araştırmaya göre insan, sosyalist  düşünceden korkuyor , herkesin eşit olmasını ütopya olarak görüyorlar, Eşitsizliği daha gerçekçi olduğuna inanılıyor , kapitalizm ; eşitsizlik  daha kalıcı olduğu ve olması gerektiğine inanılıyor , bu istek doğal eşitsizlikten kaynaklanıyor olmalı , doğadaki eşitsizlik belgeseller bu yönü besliyor bu eşitsizlik bitkilerdede var kendini korumak için zayıfı yok ediyor yada etkisi altına alıyor. Bu şunu gösteriyor insan yada varlık  bilmediği bir şeyden korkuyor. peki bilinmeyen bir şey nasıl tanımlanıyor. Burada sezgi devreye giriyor beyni hipnoze ediyor bilinmeyen bir kavramı bilinmeyen bir sezgi ile kandırıyor beyin...

Bu bir Soykırım maalesefki öyle savaş ordular iki ordu arasında yapılır. Masum insanları katletmek tepelerine bomba atmak bu binada Hamas var bahanesiyle binayı havaya uçurmak şimdiye kadar savaş hukuku kadın ve çocuklar  vurulmamalı diyerek insan ölümünü meşrulaştıranlar bu katliamların, soykırımın önünü açan güçler insan hakları evrensel bildirgesi çığırtkanları nerede bildirgeniz. Hani insan hakları herkes için geçerliydi. Orta Doğu'daki bu soykırıma netenyahu soykırımına ne zaman dur diyeceksiniz. İsrail soykırım yapıyor diyemeyiz , bu soykırımı İsrail halkı desteklemiyor çünkü bu bir siyonist soykırımı..bu bir netenyahu soykırımı...Filistin halkını vurarak ölmeyenleride temel yaşam ihtiyaçlarından mahrum bırakarak katlediyorsunuz.. utanmıyormusunuz.

21. Yüzyılın modernleştiği , geliştiği çağdaşlaştığı söylenen dünyasında, aslında şunu görüyoruz ve izliyoruz güçlünün nasıl zayıfı yok edebileleceğini , insanların zihinleri modernleşme yönünde ilerlerken kutsal kitapların içindeki savaş ayetleri bütün bunlara temel oluşturuyor. Irkların savaşını bilimsellikle aşmak mümkünken dinler savaşını bilimsellikte yenmek ne yazıkki mümkün değildir. Dinlerin içinde süren savaş kültürü skolastik  dönem meraklıları için iştah meselesi olmuştur. Avrupa skolastik dönemi atlatmış olmasına rağmen orta doğu ve Asya ülkelerinin hala skolastik dönemde yaşadığı ortadadır. Din savaşları bir salgın gibi yayılabilecek tesire sahiptir. Toprak savasları belli bir bölgede sürerken din savaşları ise bir kaç bölgeye yayılabilir ortaya çıkan bu din savasları temelli katliamların durdurulması için verilen çabalarda öncelikle savaşı dinsel zeminden çıkarmak son derece önemlidir. İsrail - Filistin  savaşının temeli toprak değil din temellidir.  ...

Savaşın Hukuku olmaz , Savaş hukuku kelimesi içi oyulmuş boş bir safsatadan, zihin uyuşturmadan başka ne olabilir. Savaş doğrudan yada dolaylı olarak zarar verir. Masumları sivilleri vurmak savaş hukukuna aykırıymış falan geç bunları kimi kandırıyorsunuz . Bu sizinki acıyı masumlaştırma, silahla ,bombayla vurmuyorsunuz ama ekonomiyi vurarak dolaylı yoldan yok ediyorsunuz medyada algı yaratıp kadın ve çocuk öldürmeyiz diyerek erkek öldürmeyi meşrulastırmak istiyorsunuz. Hayati ihtiyaçlarından yoksun bırakarak dolaylı yoldan yok ediyorsunuz. Kan ,göz yaşı ve ölüm fotograflarıyla toplumsal korku yaratarak saldırgan ve tranva insanı üretiyorsunuz savaş hukuku mu ? 

Savaş nedir?  sorusunun cevabı , günümüz dünyasında, bir ırkın başka bir ırka ya da bir dini,  başka bir dine hakim kılmaya,onu bastırmaya ve ya güçlü bir ekonominin başka bir ekonomiyi egemen olmasi için kuralsızca yapılan eylemler bütünüdür. Her ne kadar savaş hukuku, falan filan var deyip bu yarayı sıvazlamaya kalksalarda hiç bir savaşın hukuku yasası olmaz amaç sonuca ulaşıp diğer tarafı bastırmaktır. Nihayetinde ise santranç tahtasından eksilenler maalesef alt tabakadır. Aslına bakarsan savaş korkudur,  korkunun türevlerinden biridir. Daha önce söyledigim gibi her korku kendi talebini yaratır bu da öyle bir şey işte!  ırkın tükenme korkusu dinin kaybolma korkusu ekonomik üstünlüğü kaybetme korkusu , kutsal degerleri kaybetme ,yaşadığın yeri kaybetme korkusu ve bu korkunun insanı önce tedirgin sonra saldırgan yapması, aslında savaşa dönen insan doğasına dönmüş olur bir ruh bunalımı sancılı bir süreç tam bir kuralsızlık hali ve sonrasında tekrar modern hayata dönm...

Bir İdamın Tasviri Şöyle diyordu " uzun eğitimler sonrası dinleme sorgulama ve yargılama yetisine ulaştım her şey çok güzel gidiyordu çok iyi paralar kazanıyordum sonra bir gün bir yerde bir söz okudum kazanılan her şey bir eksiklik yaratır diyordu sonra derin derin düşündüm bana göre doğruydu evet bu işten para kazanıyordum ama birilerinin umudu eksiliyordu bunu düşünmeye başladım ve çabuk yaralanıyordum işin derinligine felsefesine girdim kendimce yargılamayı ,sorgular ve yargılar oldum bulduğum cevaplar beni daha derin bir boşluğa itti. Sonra ben bu işi yaptığım müddetce  param olacakti ama paramda bitecekti ama  vicadanımın cebinde bol bol hüsran eksiklik çözülemeyen sorular , kaygı biriktirecektim ya da bu vicadanımı söküp atacaktım öyle yaptım vicdanımı söküp attım,ama bu seferde bu zıdlıkları koyacak hiç bir yer kalmamıştı bütün hislerim ortalık yerde dolaşıyordu ve herkes üzerine basıp geçiyordu. Hislerimin yavaş yavaş yok olduğunu hissettim benden bu similasyonun bir ...

Bazı insanlar Felsefeye boş yapma, filozof olmadan , filozofluk yapmak gibi cin olmadan adam çarpmak gibi ,ta kökleri milattan önceye dayanan felsefe ağacını meyvelerini toplamıs sonrada bu işe yaramaz deyip kesmeye kalkmış. Kesmişmi kesmiş neyi kesmiş zihin  tarlasındaki, eleştiri fidanını  sanki kendileri çok dolu gibi,bir boşluk meraklısı anlamak ne demek bilirmi ya anlamayı anlamak , ah bu boşluk ihmal edilmiş zihinsel nokta işte , o boşluğun içine atıp üzerine sandığın kapısını kapatmalı...felsefe eğer boş sa bana boşluğun tanımını yap desem yine felsefe lazım Boşluğun tanımını boşluk olmadan yani ona dönmeden yapamazsın, boşluğa döndünmü, Hop tanımsızlık kümesinin içindesin,sivri biberin akıllısı...

Bir gurup Hamaslı  , din adı altında  İsrail vatandaşlarını katletti. Sonra İsrail de hamasın yuvası Gazze'ye saldırdı. Hamas dini bir savaş çıkarmak için kolları sıvadı. Az akıllı olmak lazım Hz muhammed zamanında bile Yahudiler ve Hristiyanlar hayatta kalmayı başarmışlar devlet olarak kalabilmeyi basarmislar.  İnsanları din savaslarina çekmeye çalışıyorsunuz.. dünyada toplumlar oluştuktan sonra dinler ve ırklar oluştuktan sonra maalesef kan durmuyor olan masum halka oluyor liderler ise ve silah tüccarları ise hep ayakta anlamak önemli tabi biz bütün dinlerden  savaşı çıkarmadığımız müddetce bu savaşlar olacak dinlerin liderleri bir araya gelip din içinden savaşma kavramını ebediyen çıkarıyoruz diyerek biz manifesto imzaladılarmı savaş kültürsüzlüğünün yüzde ellisi tarihe gömülecek işte size öneri...iki radikal din ve ikisinin de kitabı bizden olmayanı öldürün diyor.. bu kavramlar fesh edilmedikce malesef dünyada dinler savaşları sonsuza dek sürecek Kur...

Ülkenin en büyük sorunu  Ekonomi ve ya eğitim değil maalesef liyakat sorunu , Liyakat nedir  ; liyakat bu ülkede sorun deyince birlerinin bir yerlerine malesef kramp giriyor çünkü rahatsız oluyorlar geldikleri makama layık olmadıklarını onlarda biliyorlar aslında bir başkasının orada oturması gerektiğini onlarda biliyor sadece torpille hak etmediği bir koltuğa oturunca işte o koltuk onun bir yerlerine batıyor. Rahatsız ediyor koltuk deyip geçme koltukta kendisine layık olanın oturmasını istiyor ama koltuğu duyan kim. ? Ta.. ilk çağ filozoflarından beri yönetenin kim yönetilenin kim olması gerektiği tartışılıyor ilk çağ filozofları ekseri yönetenlerin filozof olmaları gerektiğini yada filozofların yönetmesi gerektiğini söylüyor ben buna katılıyormuyum , ben katılmıyorum neden ? Çünkü bir filozofun kuramı çok sakin bir şekilde zihne yayılabilirken başka bir filozofun kuramı zihinleri alabora edebilir.. ama ortak nokta ne kadar kan dökülürse savaş cıkarsa çıksın filozoflar her za...

ZAMANI ÇALMAK - SOYUT HIRSIZLIĞA GİRİŞ Hırsızlık sadece  meta yada nesne çalmak değildir. Bu hırsızlığın somut olan yönüdür, bir de Hırsızlığın soyut yönleri vardır. Mesela " zaman çalmak "  Zaman: insanın yada diğer varlıkların kendi olarak kalabilme yeteneklerini almak onları bu durumdan haksız yere belli bir süre yada belirsiz bir süre alıkoymak o ve ya bu şekilde başkasının zamanına müdahalede bulunmakta soyut olan hırsızlık türlerindendir. Hatta denilebilir ki soyut hırsızlık somut hırsızlıktan çok daha sarmaldır ve daha uzun ve etkilidir. Ruha kadar sirayet edici bir durumdur insan psikolojisinin ve ya varlıkların psikolojisnin çözülemeyecek duruma kadar ilerleyebilir. Psikolojiye kadar uzanan soyut hırsızlık zaman ile beraber duyguların zedelenmesine , zedelenen duygularının, kollektif duyguların zedelenmesine , kollektif bilincin saglıklı kararlar vermemesine kadar gidebilir. Kollektif bilincin yada benzer bilincin sağlıksız kararlar vermesi , ulaslararası kollektif b...

Film de Yaşlı alkolik bir veteriner, kendini ziyaret eden gence ana avrad dümdüz gidiyor. Ağzina geleni söylüyor köylü genç en sonunda suratını önüne eğerek gidiyor ve bir daha gelmiyor. Sahne aslında şunu anlatıyor sürekli  ispiyonculuk  yapan onu bunu ifşa eden  bu gencin aslında  yaşlı ve güçsüz ve sarhoş  bir insanı bile çok rahatsız  edebileceğini anlatıyor bütün gücü ile küfürler savurarak ispiyonculuğu meslek edinmiş birinin karşı tarafın gözünde ne kadar boktan biri olduğunu anlatıyor bu gencin veterinere gelmesi ise ispiyoncu olanın doktora değil hayvan doktoruna gitmesi gerektiğini vurguluyor.

Franz Kafka , sigorta şirketinde evrak getir götür işlerine bakarken tam gün bir işçi olarak çalışırken onu küçük görenler onun birgün dünyanın en büyük yazarlarından biri olacağını bilmiyorlardı..hatta bunu kendide bilmiyordu, yazılarını okuyan bir arkadaşı ise bunun farkındaydı...orada çalışanlar kafkayı gördükleri için ne çok şanslıydılar ama onlar bunun farkında değilllerdi çünkü onların gördükleri Kafka değildi..

Arz , Talep yasası sanırsam dünyada hatta evrende mantığının değişkenlik göstermediği  tek yasa diyebilirim hatta tek hukuk kitabı olabilir gelmiş , geçmiş ve gelecek, bu yasadan hareketle görüyoruzki her arz kendi talebini yaratıyor. Mesela bir nesne icat ediyorsun zaman içinde onun talebi ortaya çıkıyor huzur üretiyorsun hemen talep geliyor korku üretiyorsun onunda talebi geliyor ben bu yasayı tek geçerim suyun kaldırma kuvvetini..bilsek ne olur bilmesek ne olur..önemli olan doğru zamanda ve yerde  doğru arzı yapmak...

Zeki : Nedir bu raflardaki , kitapmı sadece? Kitapçı : Neredesin ? Tabiki sadece kitap  değil  Zeki : Ama hapishanede bir Suphi var size gelmemi söyledi. Siz bilmiyormuşsunuz bu olup bitmeyeni Kitapçı : Ne olmadı   ne bitmedi  anladım. Zeki : Nasıl oluyor bu terslik onu diyorum. Kitapçı : hangi düzlük. Ne görmüyorsün bana onu söyleme.. Zeki: Biliyorum  Kitapçı : Sana göz lazım değil... Zeki : Evet , bana göz lazım , görüyorum çünkü !

Bence ülkenin temel problemlerinden birisi hatta en temel problemi adam kayırmacılık, liyakat sorunu bir makamda olmaması gerekenin orada olması, hiyerarşik bunalım yani temizlikçi yada çaycı olması gerekenin müdür , genel müdür , hatta CEO olması yada bunun tam tersi..bir santranç tahtası var ve taşların yeri belirsiz hepsi kendine ait olmayan yerde. işte onun için bu ülke hiç bir zaman gelişmiş ülke olamaz, yüz yıl daha gelişmekte ülkeler arasında kalacak hatta ondan sonraki yüzyılda bu böyle olacak...İşte onun için ülkenin en temel sorunu Ekonomi değil liyakat...İngiltere başbakanı ne demişti hatırlayın.. Türkiyenin gelişmekte olana ülkeler arasında olması bizim için mennuniyet verici.. Umarım hep öyle kalır..